ŞOFÖR
Bu âlemde devran sürmek istersen,
Yılları aratma, şoför arkadaş.
Takdir Allah’ındır, tedbirse bizim,
Tedbiri bırakma, şoför arkadaş.
Besmele çekmeden, çıkma sen yola,
Yol boyu her yanı, gözetle kolla,
Gözde büyümesin, küçük bir mola,
Yolları daraltma, şoför arkadaş.
Yollar uzun, zaman kısa olmasın,
Yavaş git ki, kaza seni bulmasın,
Arkada kalanlar, saçın yolmasın,
Gözleri yaşartma, şoför arkadaş.
Eğer ki yorgunsan, çıkma sefere,
Yollar uzar gider dağ, tepe, dere
Hız tutkunu olma, sövme kadere,
Bahtını karartma, şoför arkadaş.
Çalışmak eğlenmek, hakkı insanın,
Bugünün kazancı, olsun yarının,
Ülke bizim, milli servet vatanın,
Serveti batırtma, şoför arkadaş.
Her şeyi kadere bağlama sakın,
Allah akıl vermiş, düşünmek hakkın,
Dünya küçük, ecel olmasın yakın,
Eceli çağırtma, şoför arkadaş.
İçkili, uykusuz, binme araca,
Yollar benim deyip, kesme haraca,
Canavar olma ha, yaşa insanca,
Salim’i darıltma, şoför arkadaş.
Temmuz 1992
ÖTESİ DE VAR
Şu yalan dünyaya sığmayan gönül,
Gideceğin son yer, dardır bilesin.
Her şey bu âlemde bitecek sanma,
Bunun bir de ötesi, vardır bilesin.
Hevadır hevestir, koşup yorul
Nasihat edene, kızma darılma,
Her güzele benim diye sarılma,
Âdem’i azdıran, yardır bilesin.
Nefsin arzusundan, uzak dur sakın,
İlim peşinde koş, tevazu takın,
Yaradan bizlere, bizden de yakın,
Hakk’kı göremeyen, kördür bilesin.
Doğruluk, adalet, hak olsun sözün,
Hakk’tan ayrılmasın, kelamın özün,
Şerefli yaşa ki, pak olsun yüzün,
Şerefsiz yaşamak, ardır bilesin.
Salim gidenlerden, ibret al yaşa,
Kalp kırma gönül yap, gitmesin boşa,
Bahar ömrün bir gün, dönecek kışa,
Kışlar baharlardan, zordur bilesin.
Kasım 2002
ŞEHİT ÖĞRETMENE MEKTUP
Öğretmenim, sen bir taze gül idin,
İlmi, fenni öğretecek dil idin,
Aydınlığa açılacak yol idin,
Kara toprak sana dar öğretmenim.
Bekleşir çocuklar, gözü yollarda,
Okullar kapalı, birçok köylerde,
Bir ağıt söylenir, şimdi dillerde,
Dağ taş ağlaşıyor, er öğretmenim.
On yıldır yüz öğretmenim öl’ oldu,
Arkasından gözyaşları sel oldu,
Öğrenciler senin için, del’ oldu,
Acıya dayanmak zor öğretmeni
Kuran’dan ayettir, şehitler ölmez,
Sanma ki ağlayan, bir daha gülmez,
Türklerin hainde, hesabı kalmaz,
Zamanı var hele, dur öğretmenim.
Bu vatan bizimdir, bizim kalacak,
Hainler cezasın elbet bulacak,
Pişman olup saçlarını yolacak,
İstersen sehpayı, kur öğretmenim.
Atamızdan miras, bize topraklar,
Bilsin bu gerçeği, bilsin alçaklar,
Ebedi dalgalanacak bayraklar,
Bayraklar gönderde, gör öğretmenim.
Akan kanlar dinsin, dinsin be artık,
Vurgun talan bitsin, bitsin be artık,
Salim der; zulümler, yetsin be artık,
Olanlar şanımıza, ar öğretmenim.
Mayıs 1996
ÖĞRETMENİN DÜNYASI
Bana bu âlemde bir sır söyleyin,
Özünde öğretmen, özü olmasın.
İlmin sırlarını çözdüm diyenin,
Sözünde öğretmen, sözü olmasın.
Fizikçi, kimyager, feylesof olsa,
Edip, şair, ressam, pedagog olsa,
Bilimde teknikte zirveyi bulsa,
Tezinde öğretmen, tezi olmasın.
Kral olsa, Dünyalara hükmetse,
Kâşif olup, Ummanları keşfetse,
Kâinatı fersah fersah kat etse,
Yolunda öğretmen, izi olmasın.
Mimar olsa şaheserler yaratsa,
Bilge olsa, kul’a Hak’kı aratsa,
Kalpleri fethedip, yola çıkartsa,
Sırrında öğretmen, gizi olmasın.
24 Kasım 1992
ÖĞRETMENİM
Sen asırlık çınar, ben de bir yaprak,
Dalında can buldum, ben öğretmenim.
Özünden öz kattın, serpildim coştum,
Ab-ı hayat pınarım, sen öğretmenim.
İnci dizdin dantel dantel işledin,
Nakkaş oldun, her zerremi süsledin,
Ben geliştim sen hayaller düşledin,
Gecemin ışığı, gün öğretmenim.
Nice fırtınalar sarsmadı seni,
Varlığın sımsıkı, hep sardı beni,
Senin ile aştım, her bir engeli,
Senin ismin bana ün öğretmenim.
Bir gün olur gurbet ele çıkarım,
Uzak diyarlara ateş yakarım,
Hakkı gözetirim, zulmü yıkarım,
Rehberim önderim, can öğretmenim.
24 Kasım 1990
DUA
Hakk Teâlâ nasip, etse de bana da,
Söylese dillerim, Ya Allah, Allah!
Kaldırsa kalbimden, perdeyi pası,
Zikretse güllerim, Ya Allah, Allah!
Görebilsem Muhammed’in yüzünü,
Tutabilsem ol Resul’ün sözünü,
O ‘nun nuru sarsa bütün özümü,
Sevinse hallerim, Ya Allah, Allah!
Yunus gibi bülbül olsa dillerim,
Tapduk kapısına, düşse yollarım,
Mevlana aşkına dönse kollarım,
Açılsa ellerim, Ya Allah, Allah!
Eyüp Sultan Hazretleri yolunda,
Hacı Bayram Velii’nin kolunda,
Onlarla bir olsa, Salim kul’unda
Yorulsa yollarım, Ya Allah, Allah!
Eylül 1985
İLİM BİZİM, FİKİR BİZİM, SÖZ BİZİM
Bu Dünyayı Dünya yapan âlimler
Kafalarda fikir bizim, yön bizim.
Karanlığı aydınlatan ilimler,
İlimleri ilim yapan, söz bizim.
Uygarlığa kucak açan yollara,
Kök salacak taze fidan dallara,
Her kuşakta söz söyleyen dillere,
Kamçılayıp kuvvet veren, hız bizim.
Bilgilerden çelenk yapar takarız,
Bir ateştir gönüllere yakarız,
İlimde, fikirde, sözde biz varız,
Uzakları yakın eden, göz bizim.
Andımız var cehaleti yenecek,
İlme düşman, kör kalpleri ezecek,
Kâinatın sırlarını çözecek,
Mucitlerin kafasında, öz bizim.
Başöğretmen Atatürk’ün izinde,
İmzamız var her konunun özünde,
Tezgâhların tarağında bezinde,
Nakış nakış işlenecek, tez bizim.
24 Kasım 1987
OKUL
Oku benim güzel yavrum,
Okul ilmin yuvasıdır.
Okuldadır bütün hayat,
Okul ilmin sahasıdır.
Eğitimdir temel bilgi,
Her konuya vardır ilgi,
Okuldadır saygı sevgi,
Okul ilmin deryasıdır.
Bu deryaya gir de çalış,
İlim öğren karış karış,
İlim ile olur yarış,
Okul ilmin ihyasıdır.
Okul verir doğru yolu,
Ahrete varır bir kolu,
Burda başlar ilmin dili,
Okul ilmin devasıdır.
[3]
İlim irfan burda başlar,
Us çalışır, teknik işler,
Akıl almaz türlü işler,
Okul ilmin nevasıdır.*
Cahil kalma durma oku,
İlimdir her şeyin kökü,
Okumanın vardır zevki,
Okul ilmin sefasıdır.
Oku sözü Allah sözü,
Okumaktır ilmin özü,
İlim öğren dizi dizi,
Okul ilmin membasıdır.
Salim verdi bir nasihat,
İstersen tut, istersen at,
Okumada vardır hayat,
Okul ilmin sevdasıdır.
Nisan 1988
.
OKUL TÜRKÜSÜ
Gider olduk buralardan,
Geçtik artık sıralardan,
Silinmeyek anılardan,[4]
Elveda, dostlar elveda.
Elveda dostlar, elveda,
Gidiyoruz, biz elveda,
Yolumuzu siz açtınız,
Gücümüze güç kattınız,
Her şeylere siz yettiniz,
Elveda, dostlar elveda.
Elveda öğretmenim, elveda,
Gidiyoruz, biz elveda.
Okul bizim öz yuvamız,
Hem ruhumuz, hem canımız,
Bizler size minnettarız,
Elveda dostlar elveda.
Elveda dostlar elveda,
Gidiyoruz biz elveda.
.
EY GAFİL
Ey gafil, bak şu kainat sırrına,
Her şeyin sahibi yaratan Allah.
Doğayı ilah sanırsın amma,
Doğayı dengede, tutan da Allah.
Bak şu kâinatta olup bitene,
Hepsi bir ibrettir, aklı yetene,
Bakmaz mısın kabirlerde yatana?
Yıkılmaz deneni, yıkan da Allah.
Kulağın sağır, gözün kör bakma,
Olmadık işlere, burnunu sokma,
Mürşit-i kâmil ol, gönüller yıkma,
Gönüllere ateş, yakan da Allah.
Sen mi koydun dünyanın, temel taşını?
Olura olmaza sokan başını
Yapsana dünyada kulluk işini
Yağmuru buluttan döken de Allah.
Salim ‘im korkarım asi olmaktan
İnanırım Allah ‘a ayrılmam haktan
Âlemi var etti, yarattı yoktan,
Dağları düzlere diken de Allah.
Nisan 1985
ÖZE ÇEVİRSELER BENİ
Bilinmeyen bir yoldayım,
İze çevirseler beni.
Yürüyorum sahralarda,
Düze çevirseler beni.
Şu nefsimi yenmek için,
Enginlere inmek için,
Aşk od'una yanmak için,
Köze çevirseler beni.
Güzel görür bakar gönül,
Dağı taşı yakar gönül,
Sular gibi akar gönül,
Buza çevirseler beni.
Hamdım hâlâ pişemedim,
O yollara düşemedim,
Gerçek aşkı yaşamadım,
Öze çevirseler beni.
Salim der ki, olmak için,
Hakk yolunu bulmak için,
Gönüllere dolmak için,
Söze çevirseler beni.
Temmuz 1996
BELLİ DEĞİL
Bu gidiş nereye varır ki bilmem,
Menzil belli değil, hız belli değil.
Her şey birbirine karışır oldu,
Şeker belli değil, tuz belli değil.
Bahçemi süsleyen çiçekler soldu,
Gönlüme gam keder, hep hüzün doldu,
Mevsimler değişti, bir garip oldu,
Bahar belli değil, yaz belli değil.
Teknik ilerledi, dertler çoğaldı,
Hasta gönlün tedavisi zoraldı,
İnsan kanat taktı, yollar kısaldı,
Yokuş belli değil, düz belli değil.
Hesapsız davaya bakmıyor kadı,
İffetin edebin, silinmiş adı,
Eski muhabbetin kalmamış tadı,
Sohbet belli değil, söz belli değil.
Salim ne durursun, kullan zamanı,
Ecel gelir ise, vermez âmânı,
Bir ateş yanar ki, çıkmaz dumanı,
Alev belli değil, köz belli değil.
Haziran 2004
HAKKTIR SEVDİĞİMİZ BİZİM
(İLAHİ)
Rabbim bizi var eyledi,
Kendisine kul eyledi,
Rahmetini bol eyledi,
Dönüşümüz Hakk’tır bizim.
Hakk’tır sevdiğimiz bizim,
Hakk’tır övdüğümüz bizim,
Divan durduğumuz bizim,
Hakk’tan Hakka yürürüz biz.
Niyazımız yüce Hakk’tan,
Ayırmasın bizi haktan,
Geçiyoruz her gün çarktan,
Dönüşümüz Hakk’tır bizim.
Hakk’tır sevdiğimiz bizim,
Hakk’tır övdüğümüz bizim,
Divan durduğumuz bizim,
Hakk’tan Hakka yürürüz biz.
Kur’an elde okuyarak,
İlmik ilmik dokuyarak,
Bülbül gibi şakıyarak,
Dönüşümüz Hakk’tır bizim.
Hakk’tır sevdiğimiz bizim,
Hakk’tır övdüğümüz bizim,
Divan durduğumuz bizim,
Hakk’tan Hakka yürürüz biz.
Ocak 2005
YALVARIŞ
Emrin haktır anlayıp da bilene,
Gazabın büyüktür isyan edene,
Lütfün çok yücedir Allah diyene,
Bizi de Allah diyenlerden eyle,
Sen Ya Rab.
Şükür olsun bizi İslam yarattın,
Bizi de Muhammed, ümmete kattın,
Türlü nimetleri, bize bahşettin,
Bizi de şükredenlerden eyle,
Sen Yâ Rab.
Bize dert verip, aratma derman,
Muhannet kuluna, verdirtme ferman,
Acılara gark edip, dedirtme aman,
Bizi isyan edenlerden eyleme,
Sen Yâ Rab.
Ey Allah’ım uyar artık gözümü,
Huzurunda kara etme yüzümü,
İsminle nurlandır, arıt özümü,
Beni de arınmışlardan eyle,
Sen Ya Rab.
Eylül 1981
GEREK
Hak ile adalet, keskin bir kılıç,
İbreyi dengede, tutmalı gerek.
Her akla geleni söylemek olmaz,
Bazen acı sözü, yutmalı gerek.
Adalet sarsılır, hukuk aksarsa,
Haksız işler ortalığı sararsa,
Vicdansızlık had safhaya varırsa,
O zaman gözlere bakmalı gerek.
Mayıs 1988
SENARYOLAR
Ne senaryolar yazıldı, Türk’ün tarihinde,
Oynandı birer birer, tarihin her devrinde.
Bir oyun tutmaz ise, revizyonda öteki,
Bir olmazsa birisi, bekliyor sıradaki.
Haçlılar birlik olup, katar katar geldiler,
Her savaşta hezimet, binbir kayıp gittiler.
Amaçları Türkleri, Avrupa’dan atmaktı,
Hatta Türk’ün kökünü, tarihten kazımaktı.
Baktılar ki, savaşla yürümüyor bu işler,
İçimizden yıkmaya çalıştılar şer güçler.
Dinimiz töremiz, bizi yıkılmaz yapmıştı,
Haçlılar geç de olsa, sırrımızı kapmıştı.
Önce inancımıza kancaları attılar,
Dinimize ters düşen, hurafeler sattılar.
Kanaatkâr bu milleti meta-ya zorladılar,
Barbar Türkler diyerek, her yerde horladılar.
Sağcı solcu furyası yayıldı zaman zaman,
Sünni alevi derken, vermediler hiç aman.
İşte Türk Kürt ayrımı, yeniden oynanıyor,
Unutulan oyunlar, dönerek deneniyor.
Ey Türk! Silkin, aslına dön, gelme oyunlara,
Birlik ol, gücün olsun, ülkeni soyanlara.
.
Ekim 1995
GENÇLER
Karadeniz gibi, kükrer coşarsa,
Dağların başında, dumandır gençler.
Hırs gelip de ayranlığı şişerse,
Kar, fırtına, tipi, borandır gençler.
Yoktur lügatinde ne gam ne keder,
Anadan, atadan etmezler heder,
Yolu düz bulursa, salınır gider,
Peşinde koşanları yorandır gençler.
Her işte yüksek tutarlar kârı,
Taç güzeli olsun, isterler yâri,
Beğenmez topalı, istemez körü,
Padişah kızını sorandır gençler.
Hiçbir engel kesmez onun hızını,
Nerde gezer, kimse bilmez izini,
Söz vatan oldu mu, kırpmaz gözünü,
Düşmana dağ gibi durandır gençler.
Salim de genç oldu, bilir âmânı,
Tüter idi başındaki dumanı,
Ne nasihat dinler, ne de fermanı,
Hayatı tozpembe görendir gençler.
Nisan1975
Asır yirmibir, devr-i cumhuriyet,
Durmak vakti değil, çalışmak gerek.
Dünya ayaklanmış, ilim peşinde
Durmak vakti değil, çalışmak gerek,
İnsan ferasetle dağlar aşıyor,
Akıl, ilim sermayede yaşıyor,
Teknoloji önde hızlı koşuyor,
Durmak vakti değil, çalışmak gerek.
Sen görmesen de dönüyor evren,
Çok oldu evrenin sırrına eren,
Dinimiz diyor ki, oku ve öğren,
Durmak vakti değil, çalışmak gerek.
Karışma sen Hakk Teala işine,
Düşme sakın aklı ermez peşine,
Zenginden örnek al, sarıl işine,
Durmak vakti değil, çalışmak gerek.
Safsatayı bırakalım bir yana
Akıl fikir vermiş, ALLAH insana
Eller nere vardı, dönüp baksana,
Durmak vakti değil, çalışmak gerek.
Bu ülke bizimdir, sevelim candan,
Aslımız neslimiz hep aynı kandan,
Çalışarak kurtulalım, buhrandan,
Durmak vakti değil, çalışmak gerek.
Salim ne durursun, boş durma çalış
Dünya fen yolunda, ediyor yarış
İlim tahsil eyle, kervana karış,
Durmak vakti değil, çalışmak gerek.
Nisan 1996
KÂBE’DE
Kâinatın sahibi yüce Mevla’nın,
Huzuruna varıp durup ağladım.
Beyhude geçen bunca ömrümün,
Affı var mı diye sorup ağladım.
Kalmamış kalplerde ne gurur ne kibir,
Gözler Beytullah’ta, dillerde zikir,
Yan yana, diz dize, zenginle fakir
Hakkı hakikati yorup ağladım.
Nice canlar gördüm döner tavafta,
LEBLEYK sesleri dört bir tarafta,
Ağa paşa ile bir olduk safta,
Rükûdan secdeye varıp ağladım.
Arafat Meydanı bir mahşer yeri,
Arşa yükseliyor tekbir sesleri,
Unutulmuş burada dünya dertleri,
Dualar arasına girip ağladım.
Ey gönül nedir ki, bilmem muradın?
Faydası yok bu âlemde saltanatın.
Küre-i arzdaki tüm mahlûkatın
Hakk’kı zikredişin görüp ağladım.
Ocak 2005
HIDIRLIK
Üç büyük sahabi medfundur burda,
Bin atlıya bedel Kereb-i Gazi,
Hem şair, hem hatip, hem de pehlivan,
Hakk yolunda bir serdar Kereb-i Gazi.
Fetih için çıkmıştı, Yemen’den yola,
Çorum’da cenk edip vermişti mola,
Hakk murad eylemiş, nasipmiş kul’a,
Bu mekânda şehit, Ubeyd-i Gazi.
Suheyb-i Rumi de onlara yoldaş,
Gönül dostlarına olmuştu kardaş,
Kimine rehberdir, kimine sırdaş,
Hıdırlık önünde Kereb-i Gazi.
Hıdırlık denince gülümser gözler,
Okunur burada Kur’an’dan sözler,
Sünnetlik çocuklar, gelinlik kızlar,
Dua ve niyazda, Kereb-i gazi.
Hıdırlık meydanı bir bayram yeri,
Cuma’da bayramda bir mahşer yeri,
Geleni eli boş, göndermez geri,
Gönüllere merhem, Kereb-i Gazi.
Şubat 2013
Not: Öğretmenler arası şiir yarışması ikincisi
Not: Öğretmenler arası şiir yarışması ikincisi.
* Neva: Ses, ahenk
Not: 1984 – 1985 son sınıf öğrencileri için yazılmıştır.