Siyasi yazı yazmak hiç tarzım değil ama son olaylar beni o kadar etkiledi üzdü ki sonunda bir de siyasi yazmak zorunda kaldım.
Bu devletin kurucusu Gazi M. Kemal ATATÜRK Türk Milletine inanıp güvendiği için TBMM sini açarak Cumhuriyet idaresine geçmiştir. “EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR” diyerek millet iradesinin her şeyin üstünde olduğunu vurgulamıştır.
Hal böyle iken Atatürk’ün kurduğu partiye sahip olan yönetim kurulu ve onun fanatik yandaşları ile sözde Atatürkçü geçinenler, Atatürk’ün ilkelerine inat demokrasiyi kesintiye uğratmak için yıllardır ellerinden gelen her şeyi yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar Başta ordumuzu, çeşitli kurum ve kuruluşları da çirkin emellerine alet etmekten çekinmediler, çekinmiyorlar da.
ATATÜRK, büyük hayalleri ve idealleri olan büyük bir devlet adamıydı. Bugün onun savunuculuğunu yapmaya kalkanlar ne hazindir ki hiçbir hayalleri ve idealleri olmayan kendilerini üstün sınıf sayıp, sırça köşklerde yaşamaktan başka derdi olmayan bir gurup azınlığı oluşturan bu insanlar halka rağmen kendi egemenliklerini ne pahasına olursa olsun devam ettirmek istiyorlar. Bunu sağlamak için de kendi kafalarına ters düşen her olayda Atatürkçülük ve laik cumhuriyet zırhını giyiniyorlar. Bu değerler sadece onlara aitmiş gibi kimselerle paylaşmak istemiyorlar.
Bu devletin asıl sahiplerinin alın terini silerek çalışanlar olduğunu, vatanı ve bayrağı için PKK kurşunlarına hedef olup şehit düşen vatan evlatlarını ve onların ana babalarını vatan haini sayan bu zihniyet ne gariptir ki kendilerini cumhuriyetin bekçileri sayıyorlar. Ne acı bir manzara, ne büyük bir haksızlık.
İşte bu zihniyeti savunan o yönetim kadrosu ne yazık ki Atatürk’ün kurmuş olduğu partiyi bir dönem meclis dışında bırakmayı başardılar. Bu kafayla tarihin tekerrür etmesi hiç de uzak görünmüyor. Çünkü milletin din ve vicdan özgürlüğüne ipotek koymak, onun inancına ve ibadetine karışmak hatta zorlamak nüfusunun yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülkede elbette tepki toplayacaktır.
CHP meclis dışındayken bir ara partinin başına geçen Altan ÖYMEN ; “Meclis dışında kalmamızın ana nedeni milletin dinine ve inancına karşı çıkmamızdır.” Diyerek samimi bir itirafta bulunmuştu. Baykal ve ekibi partiyi yeniden eline geçirince tarihten hiç ders alamadan eski üslubunu aynen devam ettiriyor. Tek sermayesi var o da her yapılan işe muhalif olmak.
Bir yıl öncesinden Sn Tayyib ERDOĞAN’I hedef alarak onun cumhurbaşkanı olmaması için olmadık senaryolar yazıp oynamaya başladı. Başbakan ERDOĞAN son anda büyük bir özveri ile geri çekilerek Sn. Baykal’ı ofsayda düşürdü. Ofsayda düşen Baykal şimdi hakemlerden penaltı bekliyor. Eğer bu durumda penaltı kararı veren biri çıkarsa tarih onu da yargılayacaktır. Bu millet zalimleri ve haksız iş yapanları hep ALLAH’a havale etmiştir. Bu milletin inancı sağlamdır. İnanalar bilir ki; kulların bir hesabı varken Allahu Tealanın da bir hesabı vardır.
Sayın Abdullah GÜL ‘ün adaylığını iş çevreleri, borsa ve medya desteklerken, onun siyasi kariyerini, dışişlerindeki başarısını herkes takdir ederken Sayın Baykal başörtüsüne takılarak hiç yoktan ortalığı karıştırmaya kalkıştı. ANAVATAN ve DYP de onun güdümüne girerek en büyük siyasi hatalarını yapıp seçmenlerinin tepkisini topladılar.
Sandık başına gitmeye erken seçim olmazsa şurada altı ay gibi kısa bir zaman kaldı. Herkes boyunun ölçüsünü orada alacak. Meydanlarla bu iş çözülseydi Rahmetli Osman Bölükbaşı çözerdi. Rahmetli meydanların sandığa yansımadığını görünce: “Bal yapmayan arı gibisiniz. “ demişti.
CHP yönetimi ve onun fanatikler yandaşları eğer bu vatanı ve bu milleti biraz olsun seviyorlarsa bu ülkeyi germekten vazgeçip milletin iradesine saygılı olsunlar. Son günlerde moda sözcük olan SÖZDE değil ÖZDE cumhuriyetçi olunması gerektiği gibi SÖZDE değil ÖZDE Müslüman olup, Müslüman’ca yaşamayı düstur edinirsek hepimiz birbirimizi daha iyi anlar, birbirimize daha saygılı olur, milli değerleri hep beraber paylaşırsak bu vatan toprağında daha huzurlu yaşarız. O zaman bizi kimse tutamaz.
Bu umut içerisinde yarınların TÜRKLER için daha güzel olması dileklerimle…