Ben Çok Güldüm De "Temel İtalyada"

Temel, İtalya’da Fiat fabrikasında çalışırken Rus lider Hruşçev İtalya’yı ziyarete gelir. Programında Fiat fabrikasını gezmekte vardır. Hruşçev, patron eşliğinde fabrikayı gezerken Temelle karşılaşır. Temel’i görür görmez:

-Vay Temel, sen ha! Diyerek muhabbete başlarlar. Geziden sonra patron Temel’e sorar:

-Sen Hruşçev i nereden tanıyorsun?

-Dünya işçi bayramının Rusya’da kutlandığı yıllarda Türkiye’yi temsilen de Moskova’ya ben gitmiştim. Bu bizim Hruşçev, o zamanlar işçi temsilcileri sendika başkanıydı. Tanışıklığımız orada başladı. Tanışıklık dostluğa dönüştü. O, sonradan Rusya devlet başkanı oldu. Bizim durum malum.

Aradan birkaç ay sonra ABD başkanı Nıxon İtalya’yı ziyarete gelir. Onun da programında fabrika ziyareti vardır. Yine patron eşliğinde fabrika gezilirken Nıxon Temel’ görür görmez:

–  Vay Temel, dostum. Diyerek kucaklaşırlar. Arkasından sıkı bir sohbete başlarlar.  Onlar sohbet ederlerken patron hayretle onları izler. Bu işe çok bozulur ama belli etmemeye de gayret eder. Gezi bitiminde patron Temel’ i ofisine çağırttırır. Temel gelir.

– Sen nereden tanıyorsun başkanı?

Temel gayet sakin:

– Ben bir zamanlar ABD ‘ye ilticaya kalkışmıştım. O günlerde Amerikan polisleri ile başım belaya girmişti. Nıxon o zamanlar çiçeği burnunda yeni avukat. Beni mahkemede o savunuştu. Dostluğumuz o yıllara dayanır.

Aradan üç beş ay sonra Fransa cumhurbaşkanı Degol, İtalya ‘yı ziyaret eder. Onunda programında fabrika ziyareti vardır. Fabrikayı gezerken o da temeli görür görmez:

-Temel, dostum, kısmette seni yıllar sonra görmekte varmış deyip birbirlerine sarılmazlar mı?

 Patron, bu karşılaşmadan sonra temelli zıvadan çıkar. Nasıl çıkmasın ki? Gelenler fabrikada çalışan bir işçi parçasını tanıyor, onunla muhabbet ediyor da, koca fabrika patronunu kimse takmıyor.

Gezi boyunca Degol, Temel’le sohbet ederken, patron sinirinden tırnaklarını yiyordu.  Patron gezi sonucu Temeli makamına çağırttırır. Gayet sinirli bir vaziyette:

– Söyle bakalım, bunu nereden tanıyorsun? Temel, olabildiğince soğukkanlı, cevap verir:

-Nazilerin Avrupa’yı işgal etmeleri sırasında onlara karşı yer altı faaliyetleri yürütürken Degol örgütün başı, bende etkin bir görevdeydim. Dostluğumuz o günlerde başladı.

 Patron, hırsını alamamıştır:

– Sen şimdi Papa’yı da tanıyorum dersin.  Temel, mütevazi bir üslupla:

– Evet, tanırım, kendisi çok samimi dostumdur. Der demez patron koltuğundan kalktı:

– İspat et. Eğer ispat edemezsen seni fabrikadan kovarım. Diye gürledi. Temel:

– Tamam der. Temel. Pazar günkü ayinde meydanda hazır olun. Ben balkona papa ile birlikte çıkacağım.

Pazar ayini için herkes meydana toplanır patron da oradadır. Bir müddet sonra Papa, yanında Temel’ ile birlikte balkona çıkıp halkı selamlarlar. Temel, meydanda patronunu görmeye çalışırken kalabalık arasında birisi bayılır. Temel, dürbünle meydanı ı tararken bayılanın patronu olduğunu görür. Papadan müsaade isteyerek meydana iner.  Kalabalığı yara yara:

– Açılın, müsaade edin,  o benim patronum diyerek yanına ulaşır. Başındakilere sorar: 

– Ne oldu buna?

Oradakilerden birisi Temel’e

– Siz balkona çıkarken bunu önünde iki Japon turist vardı. Onlardan birisi bu senin patrona dönerek, “Şu balkona çıkanlardan sağdaki bizim Temel de onun yanındaki kim?” deyince adam düşüp bayıldı. Der.