BAKALIM
Anarşik düzende bir keklik gibi,
Vuruluyor, vatandaşım bakalım.
Kalmadı ülkede huzur, sükûnet,
Yoruluyor, vatandaşım bakalım.
Türedi ülkede türlü akımlar,
Karıştı dimağlar, durdu akıllar,
Karargâha döndü, bütün okullar,
Sürülüyor, vatandaşım bakalım.
Kimisi Leninci, kimi Maocu,
Esasta bunların hepsi de solcu,
Devrim için gençler, oluyor yolcu,
Kırılıyor, vatandaşım bakalım.
Benimsemiş şeriatı sağcılar
Çoğaldı ülkede türlü yağcılar,
Dört taraftan sarmış bizi acılar,
Sarılıyor, vatandaşım bakalım.
Ne kadar sürecek nere varacak,
Kimler gidicidir, kimler kalacak,
Salim de bilmiyor sonu n’olacak,
Geriliyor, vatandaşım bakalım.
Mayıs 1979
FARELER
Dinleyin ağalar başa geleni,
Bizim evi mekân tuttu fareler.
Nereden geldiler, nasıl girdiler,
Sanki mantar olup, bitti fareler.
.
Bahar geldi saldırılar başladı,
Tahta tabak her tarafı dişledi,
Anlamadım bunlar nerde kışladı,
Et ekmek komadı yuttu fareler.
Köşe bucak her tarafta geziyor,
Tuzak kurdum birer birer eziyor,
Çoğu zaman tehlikeyi seziyor,
Her şeyden bir miktar tattı fareler.
Kara ordu her tarafta kolları,
İğne deliğidir sanki yolları,
Vıcır vıcır anlaşılmaz dilleri,
Bizi canımızdan etti fareler.
Sanki işgal için gelmiş bir ordu,
Minik fare beni, nasıl da yordu,
Ne ateşkes oldu, ne akın durdu,
Evi birbirine kattı fareler.
Kimisi mutfakta, kimi helâda,
Kimisi dolapta, kimi zulada,
Farelerle kaldı, Salim belada,
Bu bahar bizlere yetti fareler.
Nisan 1976
ALMANYA’YA MEKTUP –1
Sevgili kardeşim mektup yaz bana,
Neler olur, Almanya’da haber ver.
Ne yazayım diye düşünme sakın,
Falanlardan, filanlardan haber ver.
Yabancılar Almanya’da çok mudur?
Her kişinin karnı orda tok mudur?
Yokluk denen o ülkede yok mudur?
Geçimlerden, seçimlerden haber ver.
Almanya’da işsiz güçsüz var mıdır?
Bizim gibi sokakları dar mıdır?
Stokçunun satmadığı kar mıdır?
Fiyatlardan, kuyruklardan haber ver.
Asfaltları bizim gibi bozuk mu?
Fiyatları bizim gibi kazık mı?
Fakir halkın bağırları ezik mi?
Fakirlerden, zenginlerden haber ver.
Memur halkı nasıl yaşar orada?
Kuyruk olup bekleşir mi sırada?
Yetim, öksüz ezilir mi arada?
Haklar ile hukuklardan haber ver.
Kiraları pahalı mı ucuz mu?
Çeşmeleri bizim gibi susuz mu?
Köyleri var, arabasız yolsuz mu?
Köylü ile şehirliden haber ver.
Fakir midir bizim gibi memuru?
Çokça mıdır onların da sorunu?
Çalışmaz mı dernekleri kurumu?
Derneklerden, kurumlardan haber ver.
Her gün ölür beş on kişi burada,
Kimi okullarda kimi kazada,
Şoförler de Azrail mi orada?
Trafikten, anarşiden haber ver.
Yeter artık vazgeçtim bu davadan,
Biraz da bahset sen, sudan havadan,
Salim haber bekler Alamanya’dan,
Olanlardan, bitenlerden haber ver.
Nisan 1980
ALMANYA’YA MEKTUP -2
Bir mektup yazayım, dinle sen hele,
Dertlerimiz arşa çıktı kardeşim.
Nasıl sıralasam, nasıl anlatsam,
Millet hayatından, bıktı kardeşim.
Ekonomi dar boğazdan çıkmıyor,
Hiç bir ülke yüzümüze bakmıyor,
İMF de yeşil ışık yakmıyor,
Sefalet belimiz, büktü kardeşim.
Döviz bulamıyor devri hükümet,
Anarşi kol gezer, yoktur sükûnet,
Layık mıdır buna, bilmem bu millet?
Adımız hastaya, çıktı kardeşim.
Ülke bir çıkmazda, battı batıyor,
Herkes birbirine, kazık atıyor,
Yatırımlar durdu, satan satıyor,
Kara bulut göğe, çöktü kardeşim.
İşçisi, memuru, tüccar esnafı,
Köylüsü, kentlisi, bakkal, kasabı,
Karışık piyasa, tutmaz hesabı,
Yakanlar bizleri, yaktı kardeşim.
Çoğaldı ülkede hırsız çetesi,
Bir hastalık olmuş, çalma hevesi
Salim derki; bunun gelmez ötesi,
Dünya bize gözün, dikti kardeşim.
.
Ekim 1994
ARANIYOR
Ülkesini sevecek,
Milletini övecek,
İşlerinde evecek,
Bir lider arıyorum.
Rüşveti durduracak,
Suçluyu sorduracak,
Haini vurduracak,
Bir lider arıyorum.
Dertleri dinleyecek,
Sorunu önleyecek,
İşinden anlayacak,
Bir lider arıyorum.
Adalet sağlayacak,
Hırsızı bağlayacak,
Sel olup çağlayacak,
Bir lider arıyorum.
Yalan nutuk atmayan,
Tarafını tutmayan,
Kendisini satmayan,
Bir lider arıyorum.
Halkı hakkı savunan,
Başarıda sevinen,
Ülkesiyle övünen,
Bir lider arıyorum.
Salim umut kesmeden,
Yel tersine esmeden,
Karanlıklar basmadan
Bir lider arıyorum.
Eylül 1994
MEDENİYET TELLALLARINA
Ey medeni âlem, ey medeni canavarlar,
Gözünüzün önünde katloluyor insanlar.
Özgürlük için savaşana, barbar diyenler,
Nasıl da medeni olmuşlar, adam yiyenler.
Soykırımı yaparak toplumlar katledenler,
Ölmemiş insanları çukurlara gömenler.
Bunca insan ölürken, ağlamıyor da gözler,
Din, ırk farkı olunca, değişiyor hep sözler.
Bir menfaat uğruna, nasıl da birleştiniz,
Haçlılar birlik olup, Kuveyt’e yerleştiniz.
Amacınız ne Kuveyt, ne de insan hakları,
Sizin tek derdiniz zengin petrol yatakları.
Kıbrıs’ta, Azerbaycan’da ve de Karabağ’da
Şimdi de katliamlar, sürüyor bak Bosna’da.
Nerde kaldı hani o, meşhur insan hakları,
Ölenlerin Müslüman, olması mı farkları?
Biz ki, hiçbir ırkı diğerine satmadık,
Müslüman, Hıristiyan, din ayrımı yapmadık.
Unutmayın ki, rüzgâr eken fırtına biçer,
Bu makûs talih döner, elbet bunlar da geçer.
Kasım 1992
Dinleyin ey dostlar, başa geleni,
Bir okulu basmış, külahsız bitler.
Nereden gelmişler, nasıl çıkmışlar,
Sanki işgal gücü, silahsız bitler.
Gurbet kuşu sarmış, bütün okulu,
Sosyete kadını, ne bilir bunu,
Rotası bilinmez, neredir yönü,
Pusula aramaz, ulaksız bitler.
Küçüğü yavşaktır, büyüğü sirke,
Boynuz kulak yok ki, bağlana örke,
Mahlûkta akıl yok, insandan korka,
Korkusuz dolaşır, felahsız* bitler
Rapor almış bite karşı birisi,
Rapordan anlar mı, bitin dirisi,
Bu raporu veren, hekim delisi,
Raporsuz dolaşır, ilahsız bitler.
Yok mudur be hey bit, okuman senin?
Kapı gibi rapor, elimde benim,
Yasaktır bitlere, vücudum tenim,
Yasaktan anlar mı, kulaksız bitler?
Parazit bir bite, gelin soralım,
Şu raporu kendisine verelim,
Okuman var ise, oku diyelim
Okula gitmiş mi, izansız bitler?
Bit yiğitte, pire itte olurmuş,
Salim bu yorumu garip bulurmuş,
Nice ahmak o bitlerden ölürmüş,
Bir orduyu yenmiş, plansız bitler.
Kasım 1981
MİM KOYALIM
Bir mazuratım vardır, Avrupa için,
Gelin bu sevdaya bir mim koyalım.
Doludizgin atlamadan üstüne,
Gelin bu sevdaya bir mim koyalım.
.
Avrupa kendince kurmuş bir birlik,
Dini bir, ırkı bir, olmaz ikilik,
Bu birliğe girmek bence delilik,
Gelin bu sevdaya bir mim koyalım.
Müslüman’ız ezel ebed ve ahir,
Bizi bağlamaz ne Yahudi, ne kâfir,
Yıllarca kukla olduk, yetsin bu kahır,
Gelin bu sevdaya bir mim koyalım.
Gül olmayan bahçede bülbül öter mi?
Ekilmeyen tarlada, ekin biter mi?
Hiç Hıristiyan Müslüman’ı tutar mı?
Gelin bu sevdaya bir mim koyalım.
Ne zaman dost oldu ki, Avrupa bize?
Dostumuz derler de, koyarlar vize,
Bu nasıl dostluktur, sorarım size,
Gelin bu sevdaya bir mim koyalım.
Dinimize iftiralar attılar,
Haçlı ruhu ön planda tuttular,
Söz verdiler, hep çamura yattılar,
Gelin bu sevdaya bir mim koyalım.
Bırakalım onları kendi başına,
Onların bırakması gelmez işine,
Yıllarca köle olduk, boşu boşuna,
Gelin bu sevdaya bir mim koyalım.
Salim bir öneri, sundu alana,
Güven olur mu hiç, kobra yılana?
Birlik için bakalım, başka alana,
Gelin bu sevdaya bir mim koyalım.
Aralık 2001
DEPREM
Onyedi Ağustos Doksan Dokuzda,
Bir afat ki sorma, yaşandı gitti.
Gece yarısında, saat üç gibi,
Sanki yer yerinden, boşandı gitti.
Yedi onda dörttü yerdeki hızı,
Yer yarıldı çöktü, kalplerde sızı,
Bir seher vaktinde oğlanı kızı,
Enkazlar altına, döşendi gitti.
Merkez üssü İzmit, Gölcük kasaba,
Marmara Bölgesi gelmez hesaba,
Kimi ana vermiş, kimisi baba,
Kimisi onların, peşinde gitti.
İstanbul yöresi gitti Avcılar,
Sakarya düzlenmiş dinmez acılar,
Yalova, Çınarcık, nice bacılar,
Rüyada, uykuda, düşünde gitti…
Eskişehir, Zonguldak, Bursa perişan,
Kocaeli, Gölcük’te kalmamış nişan,
Gömüldü toprağa yirmibin insan,
Kurtulan zedeler, taşındı gitti.
Duyuldu haberin arş-ı âlemden,
İnleyen çok sesler gelir derinden,
Herkes yardım etti canı gönülden,
Dünya yardım için, kuşandı gitti.
Mimar mühendisi çizerken plan,
Müteahhit milleti ederken talan,
Felaket sonucu belirdi yalan,
Mağdurlar suçluya, dişendi* gitti.
Ahlak çöküntüde, türedi hırsız,
Şu necip milleti ettiler arsız,
Kimisi anasız, kimisi yarsız,
Feryatlar dağlarda, aşındı gitti.
Salim haberleri duydu üzüldü,
Ecel Hakk’tan başa gelen yazıldı,
Ölenlere mezar, toptan kazıldı,
Dozerler toprağı, eşindi gitti.
17 Ağustos 1999
ÇORUM
Patladı silahlar, öldü insanlar,
Terör belasından ezildi Çorum.
Bozuldu iç barış, kalmadı huzur,
Parça parça oldu, çözüldü Çorum.
Siyasi cinayet, başladı kavga,
Herkes birbirini yiyecek tavda,
Sanki düşman gelmiş, saldırmış yurda,
Teröre uç hedef, yazıldı Çorum.
Bir bomba haberi yayıldı gitti,
Camiye saldırı tahrike yetti,
Silaha sarılan meydanda bitti,
Siperler ardına dizildi Çorum.
Yıllardır beraber yaşayan halkı,
Dinimiz İslam’dır, bu neyin farkı,
Hainler şehirde çevirdi çarkı,
Kurulu düzeni bozuldu Çorum.
İbret olsun bu olaylar bizlere,
Aldanmayın kışkırtıcı sözlere,
Nice yiğitlere, güzel kızlara,
Bir mezarlık oldu, kazıldı Çorum.
Salim derki; artık bitsin bu işler,
Bölmesin ülkemi, hain şer güçler,
Oyuna gelmeyin sakın ha gençler,
Tahrike kapıldı, üzüldü Çorum.
Temmuz 1980
BİR NASİHATİM VAR
Bir nasihatim var aklı yetene,
Boş ver bu âleme, geç git aldırma.
Düşmüş birisini görürsen eğer,
Elinden tutup da çekip kaldırma.
Yardım isteyene verme elini,
Hiç bir toplantıda tutma dilini,
Yalvarma kimseye, eğme belini,
Her ahvalin herkeslere bildirme
Fırsatı bulunca, eyle talanı,
Bir anda söyle sen, yüzbin yalanı,
Ne kefil, ne şahit, görme öleni,
Paranı vaktini, ele çaldırma.
Fakir görür isen, elin uzatma,
Yetimin malını, bakıp gözetme,
Tutsak görürsen ha, sakın azletme,
Başa bela olur, postu deldirme.
Salim meseleyi tersinden aldı,
Aklı yetenleri, ummana saldı,
İnsanlık huzuru sevgide buldu,
Sevgi bir nimettir, onu öldürme.
Nisan 1982
UMUT
Sen üzülme bi tanem,
Ağlamasın gözlerin
Kirpiklerin ıslanmasın,
Solmasın yanağın,
Düşlerine zincir vurma,
Hayallerin geniş olsun.
Sen üzülme bi tanem,
Her kışın bir baharı,
Her gecenin bir sabahı vardır.
Ferah tut yüreğini,
Umutların dağ gibi olsun,
Korkma! Cesur ol,
Korku bize yakışmaz,
Hele umutsuzluk,
Asla!
Mart 2003
SİLDİM BEN SENİ
Söylenecek bir söz kalmadı artık,
Hadi git yoluna, saldım ben seni.
Sakın ha karşıma çıkma bir daha,
Tamamen defterden, sildim ben seni.
Kaprislerin artık çekilmez oldu,
Edandan nazından geçilmez oldu.
Suçlarına ceza biçilmez oldu,
Her ne olsan da, bildim ben seni.
Gel desen de gayrı, gelemem artık,
Yüreğim yaralı, kanadım kırık,
İstemem yanımda, başına buyruk,
Gönlümden izini sildim ben seni.
Mayıs 2002
ARABA
Mesudiye’den çıktık biz yola,
Allah işimizi hayıra yora,
Turhal’a gelince verdik bir mola,
Depoya takviye aldı araba.
Amasya’dan ayrılmış hızla giderken,
Bir koku geldi ki, bilmeyiz neden,
Ne oldu demeden, durduk aniden,
Gitmem dedi, yolda kaldı araba.
Aylardan Ağustos, sıcak yakıyor,
Ter boşaldı oluk oluk akıyor,
Gelen giden kaput açıp bakıyor,
Bizi bir meçhule, saldı araba.
Havada bulut yok, güneş tepede,
Sanki bir çöldeyiz, su yok derede,
Traktöre sorduk, halat nerede,
Amasya’ya gider oldu araba
Bin güçlükle Amasya’ya ulaştık,
Adım adım sanayiyi dolaştık,
Uzun uğraş bir ustayla uzlaştık,
Kapıyı görünce, daldı araba
Akşamın beşinde, girdi tamire,
Balata sıyrılmış, şanzıman yere,
Yapıldı çatıldı, gece on bire,
Yatsıyı burada kıldı araba.
Her şey tamam dendi, yine çalışmaz,
Vites kolu debriyaja alışmaz,
Yerinden oynamaz, yolla buluşmaz,
Tamamen kendini, saldı araba.
Sabah erken, tekrar başlandı işe,
Şanzıman sökülüp, takıldı fişe,
Bu sefer emekler gitmedi boşa,
Nihayet kendine, geldi araba.
Parayı verdik de, düştük düz yola,
Merzifon, Hacıköy, vardık güç bela,
Salim’in gözünde, tütüyor sıla,
Dağları kuş gibi, aldı araba.
22 Ağustos 1979
DİLİM SENİ
Dilim seni dilim dilim dileyim,
Senden çektiklerim, az değil hani.
Mantıksız manasız kelamlar eden,
Laf olsun sözlerin, söz değil hani.
Söz gümüşse sükût altın derlermiş,
Susmasını bilen sözden anlarmış,
Söz bilmeyen zindanlarda inlermiş,
Mahpus duvarları, bez değil hani.
El bin söylese de, sen bir söylesen,
Söyleyene bakıp, nazar eylesen,
Sözden hisse alıp akçe pey’lesen,
Anlamsız pozların, poz değil hani.
Salim’in şu senden, çektiği az mı?
Küskünlük anında, yaptığın naz mı?
Damaklar bahçen, yuvan boğaz mı?
Dişlerle oynaşman, giz değil hani.
SELAM OLSUN
İşte ben de gidiyorum
Kalanlara selam olsun.
Ben almadım burda murat,
Alanlara selam olsun.
Geliş varsa gidilecek,
Ecel bade içilecek,
Göç yollara dizilecek,
Dizenlere selam olsun.
Kimler geldi, kimler gitti,
Gelen giden, kelam etti,
Kimi aldı, kimi sattı,
Satanlara selam olsun.
Ben ve de öğrencilerim,
İşte benim eserlerim,
Varsa eğer sevenlerim,
Sevenlere selam olsun.
Bağlandı kanadım kolum,
Salim’im ayrıldı yolum,
Gidiyorum hoşça kalın,
Kalanlara selam olsun.
YASAK HAKLAR
Neler söylemek ister, şu benim dilim,
Boğaz boğum boğum, sesim çıkmıyor.
Bir kelam eylesem, kırk satır hazır,
Demokrasi varmış, hükmü sökmüyor.
Gözlerim var, gördüğüne inanmıyor,
Kulaklarım ki, duyduğuna kanmıyor,
Hey hat, anlayan varsa beri gelsin,
Akıl mantık, birbirini tutmuyor.
Aralık 1991
NE GARİP
Hayal oldu sıla benim gözümde,
Gidem derim, gidemiyom ne garip.
Her zaman karşıma çıkar bir engel,
Gidem derim, gidemiyom ne garip.
Niyet ettim yaz baharda gitmeye,
Yaylalardan soğuk sular içmeye,
Kır çiçeği, lale, sümbül biçmeye,
Gidem derim, gidemiyom ne garip.
Tükendi mi suyum, havam, ekmeğim,
Nedendir ki kabul olmaz dileğim?
Salim’im yâd elde, kaldım neyleyim,
Gidem derim, gidemiyom ne garip.
Mayıs 1975
DİLENCİ
Sırtında eski heybesi,
Elinde koca değneği,
Kapı kapı gezer durur,
Almak için bir ekmeği.
Hanım abla, bey baba,
Ne olursun birazcık,
Görüyorsun halimizi,
Ne olursa bir parçacık.
Aman abla sen yardım et,
Evde ne ekmek var, ne aş,
Kadın der:” Çekil kapıdan git,
Sonra kafana yersin taş”.
VEYSEL
Sivas ellerinde sazın çalındı,
Dağlar senin ile dillendi Veysel.
Görmezdi gözlerin, duyar ellerin,
Telin mızrabınla, ünlendi Veysel.
Severdin toprağı, taşları bile,
Bir kuru ağacı, getirdin dile,
Bülbül figan eder, bahçede güle
Güller senin ile güllendi Veysel.
Dünya’ya geldin, kader peşinde,
Kaybettin gözünü, yedi yaşında,
Hemi hayalinde, hemi düşünde,
Yollar senin ile şenlendi Veysel.
Şu fani âleme kimler geldi ki?
Kimler murat alıp, kimler güldü ki?
Kimler sevip, dost kadrini bildi ki?
Dostluklar sende, birlendi Veysel.
Gelip geçicidir, bu devri âlem,
Salim de biliyor bu dünya yalan,
Ölümsüz bir eser geride kalan,
Eserin dillerde, bellendi Veysel.
GÜLE GÜLE CAN DOSTLARIM
(EMEKLİLERE VEDA)
Bu ellerden gidersiniz,
Güle güle can dostlarım.
Ayrılıyor yollarımız,
Güle güle can dostlarım.
Açık olsun yollarınız,
Hep hoş olsun halleriniz,
Unutmaya dilleriniz,
Güle güle can dostlarım.
Siz gidince buralardan,
Bağlar kopmasın aradan,
Biz de geliriz sonradan,
Güle güle can dostlarım.
Salim dostta mertlik arar,
Mert olandan gelmez zarar,
Dost olan dost, dostu anar,
Güle güle can dostlarım.
ŞÜKÜR
Daha ne isteyebilirim ki, yüce Mevla’dan,
Hem insan, hem İslam yaratmış, beni yaradan.
Elim, kolum, ayağım ve bütün azalarım,
Hakka’dır dualarım, Hakka dır niyazlarım.
Bir iş, güzel bir eş ve dahi üç güzel çocuk,
İffetli kızlarım, oğlumuz Burak var küçük,
İlmi öğrenmek için yüksek tahsil ettiler,
Sapıklıktan uzakta, doğru yola gittiler.
İnşallah oğlumuz da, Hakk yolundan ayrılmaz
Yüksek ilmi bulur da, cahillerden sayılmaz.
Nisan 1995
İBRAHİM
Öyle hemen çekip gitme,
Dinle beni duy İbrahim,
Yanlış işte inat etme,
Sözlerime uy İbrahim.
Gözün yok mu ekmek aşta?
Eller cepte, parmak boşta,
Nere giden kara kışta?
Gitmesene hey İbrahim.
Ceplerinin dibi delik,
Biliyorum yok metelik,
Ne evin var, ne de kelik,
İşte gerçek, hay İbrahim.
Memur olan olur tayin,
Buna kızıp olma hain,
Siyasete yorma beyin,
Acemisin toy İbrahim.
Siyasette çoktur yalan,
Hayatını eder talan,
Örnekleri filan falan,
Demeyelim vay İbrahim.
Salim der ki, kafa yormam,
Anlamıyor daha sormam,
Başa bela satın almam,
İşte yollar, Bay İbrahim.
Aralık 1978
BURAK
Tanrıdan diledim bir yüce dilek,
Şükür olsun yoktan var ediverdi.
İnşallah hayra da vesile olur,
Sahib-ül Burak, Muhammed verdi.
Temmuz 1988
MERHABA
Arzu edip geldiniz, uzak ellerden,
Merhaba dostlarım, safa geldiniz,
Gönlünüz şad olsun, gülün eğlenin,
Merhaba dostlarım, safa geldiniz.
Dost için söylenir, gönül sözleri,
Ayrı bırakmasın, Mevla’m bizleri,
Nicedir beklerdi, Salim sizleri,
Merhaba dostlarım safa geldiniz.
Eylül 1977
İŞSİZLİK
Bu ne biçim bir düzendir,
Kendime iş bulamadım.
Her bir işe girdim çıktım,
Hiç birinde kalamadım.
Terzi oldum iş çıkmadı,
Berber oldum baş çıkmadı,
Lokantadan aş çıkmadı,
Bir kaz bile yolamadım.
Tüccar oldum kaynak bitti,
Bakkal oldum alan gitti,
Herkes bana gözün dikti,
Yola revan olamadım.
Taksi tutup şoför oldum,
Duraklarda yolcu sordum,
Neler umdum neler buldum,
Çıkış yolu bulamadım.
Topçu oldum pas çıkmadı,
Popçu oldum ses çıkmadı,
Hiçbir işten yes çıkmadı,
Bir yerlere gelemedim.
İş yok, zaman çok, kahveye talim,
Söyle ne yapsın, bu garip Salim?
NASİP OLSUN
(Abdulkadir Özulu’yu Hac’ca yollarken)
Mübarek mekâna vasıl olunca
Bizden oralara selam söyleyin.
Mekke’de Kâbe’yi tavaf ederken,
Bizler için hayır dua eyleyin.
Muhammed’in huzuruna varınca,
Başucunda boyun büküp durunca,
Ümmetinin ahvalinden sorunca,
Bizden yana selam salât derleyin.
Görmeden inandık, iman eyledik
Dua edip salâvatlar söyledik
Hata ettik, nice günah işledik,
Bizler için af mağfiret dileyin.
Ne mutludur o yollara gidenler,
El açıp da hayır dua edenler,
Hakk aşkına tutuşup da yananlar,
Aşk adına duaları birleyin.
Salim der; dua edin, biz de gelelim,
Kutsal topraklara yüzün sürelim,
Nasip olsun, o şerefe erelim,
Bizler için seyr-ü sefer dileyin.
Ekim 2000
YANLIZLIK
İçimde bir sıkıntı var,
Gitsin derim gitmiyor ki,
Bu yalnızlık yetsin artık,
Bitsin derim bitmiyor ki.
Uzar gider gecelerim,
Dertlerimi hecelerim,
Dinmez oldu acılarım,
Dinsin derim dinmiyor ki.
Ne gün geçer, ne de zaman,
Felek bana vermez aman,
Başımdaki kara duman,
Tütsün derim tütmüyor ki.
Düşünüyom nasıl etsem,
Bilmiyorum nere gitsem,
Şu gönlüme küstüm desem,
Halden yoldan bilmiyor ki.
Salim’im söndü mü aşkın?
Avare geziyor şaşkın,
Bu gün sazım bana küskün,
Ötsün derim ötmüyor ki.
Ocak 1971
HEY DOSTUM
Bir mektup yazayım, dinle sen hele,
Bilsen ne hallere sokuldum dostum.
Sanki hazan geldi, soldu güllerim,
Kuruyup dalımdan, döküldüm dostum.
Umman denizlerde, coşup taşarken,
Güçlükleri yenip, engel aşarken,
Birinden birine, durmaz koşarken,
Arkadan kalleşçe, çekildim dostum.
Bu zulüm, bu kahır, nedir ki bana?
Sanki dert çekmeye geldim cihana,
Bir yerden kaçsam da, gitsem bir yana,
Nere çadır kursam, söküldüm dostum.
Gezeyim dedim şu arş-ı âlemi,
Koydular önüme her bir engeli,
Elime almışken, kâğıt kalemi,
Yazayım dedim de, tutuldum dostum.
Salim bundan böyle oldu kararlı,
Çalışmak yükselmek, Hak’ka yararlı,
Haksızlığa kim çıkarsa zararlı,
Ezeceğim artık, daraldım dostum.
Ağustos 1980
ŞİMDİ
Akıl ermez Dünya senin işine,
Kimi ağlar, kimi gülüyor şimdi,
Kimisi ölümle burun buruna,
Kimisi Dünya’ya geliyor şimdi.
Kimi servetine servet katıyor,
Kimi meteliğe kurşun atıyor,
Kimi kadeh elde, keyif çatıyor,
Kimi saçlarını yoluyor şimdi.
Kimisi Dünya’ya tapmış yaşıyor,
Kimisi her şeyden bıkmış kaçıyor,
Kiminin bağında güller açıyor,
Kiminin gülleri soluyor şimdi.
Yaşayan herkesin vardır bir derdi,
Geçim derdi, yaşam derdi, yar derdi,
Bu Salim’in kendisine sır derdi,
O da Ummanlara dalıyor şimdi.
Nisan 1975
YABAN ELLER
Yine efkârlandı şu garip gönlüm,
Başım taştan taşa vurasım geldi.
Kalmışım gurbette kimi kimsesiz,
Gidip can dostları göresim geldi.
Yaban ellerinde eğlendim kaldım,
Divane gönlümü dağlara saldım,
Başım dara düştü dost bulamadım,
Derdimi dağlara sorasım geldi.
Gönül ne ararsın neyin var burda,
Düğünde bayramda düşersin derde,
Salim bu ellerden, gidelim der de,
Yollar geçit vermez, durasım geldi.
Aralık 1977
ÖĞRETMEN TÜRKÜSÜ
Bu devirde, bu düzende,
Vah bizlere, vah bizlere.
Elim kolum bağlı kaldı,
Vah bizlere, vah bizlere.
Tatilimiz çokmuş bizim,
Olmaz olsun, olsun sizin,
Metelik yok gezsek yazın,
Vah bizlere, vah bizlere.
Beyler alır avantayı,
Ormancı kapmış baltayı,
Tahsildara tilki payı,
Vah bizlere, vah bizlere.
Mühendisi plan çizer,
Müteahhidi karda gezer,
Bürokratı para ezer,
Vah bizlere, vah bizlere.
Avukatı dava bakar,
Her davada servet yatar,
Parası var katar, katar,
Vah bizlere, vah bizlere.
Hasta bekler sırasını,
Doktor alır parasını,
Sarar cüzdan yarasını,
Vah bizlere, vah bizlere.
Tüccardır her şeyin başı,
Günlük kazanç bir maaşı,
Zam yapmaktır onun işi,
Vah bizlere, vah bizlere.
İşçi zaten olamayız,
Grev, lokavt bilemeyiz,
Hakkımızı alamayız,
Vah bizlere, vah bizlere.
Piyasalar zammı dayar,
Maaşlar yerinde sayar,
Ne istikrar ne de ayar,
Vah bizlere, vah bizlere.
Salim derki; kaldık yaya,
Gezemedik doya doya,
Tatil geldi gittik köye,
Bak bizlere, bak bizler.
Ekim 1985
* Felah: Kurtuluş, onma
** Bulak: Kaynak, pınar
Mim koymak. Unutulmasın diye işaret etmek.
* Dişenmek: Keskinleşmek, keskin olmak.