BİR BİLGİCE
Yasa yasa deyip durma,
Biz yasayı bilenleriz,
Yasa bizim kanunumuz,
Yasalara uyanlarız.
İnsanlar yapar yasayı,
Hırsızlar soyar kasayı,
Yasalarla büyük payı,
Kapanları duyanlarız.
Aralık 1978
MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜNE
AÇIK DİLEKÇE
Başıma bir garip olay açtınız,
Bu derdi sırtıma alamam hocam.
Gelenler durmadı, bir bir gittiler,
Ben de buralarda, kalamam hocam.
Vermişsin yetkiyi Ethem Coşkun’a,
Kendin bir şey sanmış, dönmüş şaşkına,
Ne biçim yardımcı, Allah aşkına,
Böyle bir makama, gelemem hocam.
Bu kapılar kimler için açılır,
Kimlere iltimas, torpil geçilir,
İnsanlar içinden insan seçilir,
Bu nasıl anlayış, bilemem hocam.
Rüşvet, torpil, atamalar yapmayın,
Yandaş, yoldaş, köşeleri kapmayın,
Adil olun, adaletten sapmayın,
Haksızlığa teslim olamam hocam.
İsterseniz bir kaç örnek vereyim,
Gidenlerin listesini sereyim,
Yetmez diyorsanız daha diyeyim,
Örnekler elimde, salamam hocam.
Nedir ki benimle, bilmem derdiniz,
Bu tayini bana ne çok gördünüz,
Hürriyet’ten Hürriyet’e verdiniz,
Bunun izahını bulamam hocam.
Salim derki, kaldıralım başları,
Adilane yapalım bütün işleri,
Yıkmayalım gönüllerde köşkleri
Gönül sazım kırık, çalamam hocam.
Eylül 1979
TERÖR BELASI
On yıldır bombaladık, bu dağları taşları,
Şehitlerin ardından, akıttık gözyaşları.
Ölenler öldü gitti, ağlıyor yakınları,
Bolca nutuk attılar, devletin adamları,
Bir kör kurşuna hedef olurken, o yiğitler,
Bir başka yerlerde tokuşur, narin kadehler.
Bunca şehit ve gazi, sızlamaz mı vicdanlar,
Devlet malı deniz de, dolmadı mı cüzdanlar?
Bir yanda terör belası, bir yandan talanlar,
Ayyuka çıktı artık, söylenen tüm yalanlar.
Her şeye hâkim olmuş, eşkıyalar çeteler,
Onlara da yetmiyor, yapılan tüm bütçeler.
Bütçe açık verdikçe, enflasyon da azıyor,
Gizli saklı kalmadı, basın artık yazıyor.
Bitmez kardeşim bitmez, bu terörist eylemler,
Övünç madalyasını takmadıkça o beyler.
Acı nedir, beyler de duymalıdır özünden,
Ağlayıp gözyaşları, akmalıdır gözünden.
İşte o zaman ancak, durur terör belası,
Milli bir dava olur, vatan millet sevdası.
Mayıs 1991
PERSONEL GENEL MÜDÜRÜNE
AÇIK DİLEKÇE
Bir işe başladık, ol devlet ile
Daha iş başında, başladı çile,
Yasalara uyduk, yapmadık hile,
Hata nerde bilemiyom müdür bey.
Tayin öncesinde nikâh yapmıştık,
Başvuru formuna, ekler takmıştık,
Sorun çıkmaz diye, hayal etmiştik,
Sinirimden gülemiyom, müdür bey.
Yasaya rağmen de ayrı verdiniz,
Bu karara bilmem nasıl vardınız,
Yoktan yere başa bela sardınız,
Belalara gelemiyom müdür bey.
Bunlar militan mı, yoksa ajan mı?
Tekere çomak sokan, düzen bozan mı?
Terörist, hain mi, banka soyan mı?
Bunlara suç bulamıyom müdür bey.
İdeolojiyle yoktur ilgimiz,
Dolaşık işlere yetmez bilgimiz,
Gereksiz mevzuat, bitti halkımız,
Mevzuatı delemiyom müdür bey.
Öğrenci okulda hoca bekliyor,
Eğitim yozlaştı, işler tekliyor,
Yönetim inatla sorun ekliyor,
Yanlışları silemiyom müdür bey.
Yorgun düştük artık gidip gelmekten,
Kalmadı paramız bilet almaktan,
Utanır olduk artık, kapı çalmaktan,
Makamlara dalamıyom müdür bey.
İsterseniz bakana da giderim,
Olmazsa basına haber ederim,
Bu davayı sonuna dek güderim,
Artık sakin olamıyom müdür Bey.
Vatandaşı başınızdan atmayın,
Siyasi tercih, atamalar yapmayın,
Salim der ki, adaletten sapmayın,
Sizden lütuf dilemiyom müdür bey.
Ekim 1995
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Not: Dilekçe 10 Ekim 1995 de Personel Genel Müdürü Turgut Akan’a APS ile gönderildi. 13Ekim 95 de daire başkanı Nedim Bey beni arayarak müdürün şiiri kendisine okuttuğunu, şiirin işe yaradığını, kızımın tayinin Aydın’a eşinin yanına yapıldığını söyledi.
MANZARA
Ey Allah’ım kurtar bizi bu dertten,
Başımıza geçenler yiyen yiyene.
Kırk yıldır krizden çıkamaz olduk,
Bu nasıl muamma, diyen diyene.
Başımızda kara bulut dönüyor,
Fabrikalar birer birer duruyor,
Ekonomi batmış, dibe vuruyor,
Dost düşman haberin, duyan duyana.
Patron vergisini vermez kaçırır,
Hırsız hazineyi, soyar aşırır,
Milletin vekili ense şişirir,
Bizi altımızdan, oyan oyana.
Batağa saplanmış koca bir devlet,
Bu nasıl yönetim, nedir bu gaflet,
Bunun bir adı var, o da ihanet,
İhanete küfür, sayan sayana
Başbakanı ayrı telden çalıyor,
Cumhur baba hülyalara dalıyor,
Salim öfkesinden saçın yoluyor,
Krizden canına, kıyan kıyana.
Mayıs 1994
PERİŞAN HALLER
Şehrin pazarını seyran eyledim,
Dost ile gezdiğim yollar perişan.
Bir başıma olsam, gam çekmez idim,
Bir ben değil, bütün eller perişan.
Millet kambur olmuş, gelen zamlardan,
Mana çıkmaz olmuş, çalan sazlardan,
Eser kalmamış o, eski yazlardan,
Leylaklar açmıyor, güller perişan.
Âmanı da deli gönül amanı,
Enflasyon da dinlemiyor fermanı,
Kalmadı paranın gücü dermanı,
Paramızdan geçtik, pullar perişan.
Asude ömrümüz, hep gitti güme,
Eremedik bizde, bir güzel güne,
Şöyle dönüp baksak, geçmişe düne,
Günlerden vazgeçtik, yıllar perişan
Deli gönül ister, zevki sefayı,
Kaldır Mevla’m üstümüzden cefayı,
Salim kabul etmez, böyle hatayı,
Hatalar yüzünden, kullar perişan.
Mart 1987
YETMEDİ Mİ?
Bu milleti paspas gibi,
Ezdirdiniz yetmedi mi?
Diyar diyar gurbet eller,
Gezdirdiniz yetmedi mi?
Sağdan soldan her kanattan,
Boş laflardan beyanattan,
İnsanları bu hayattan,
Bezdirdiniz yetmedi mi?
Memleketi satanlara,
Bolca nutuk atanlara,
Hortumlayıp yutanlara,
Kızdırdınız yetmedi mi?
Vurgunculuk olmuş hobi,
Haysiyetin çökmüş dibi,
Derimizi koyun gibi,
Yüzdürdünüz yetmedi mi?
Feryat eder her bir kesim,
Zengin fakir olmuş hasım,
İnsanları kısım kısım,
Çizdirdiniz yetmedi mi?
Başımızda kara duman,
Şerefsizler vermez aman,
Ne din kaldı, ne de iman,
Azdırdınız yetmedi mi?
Ne söylesin Salim size,
Zehir oldu yaşam bize,
Bu sözleri kıza kıza,
Yazdırdınız yetmedi mi?
Ekim 2002
Okullar bitirmiş çıkmış bir âlim,
Kapı gibi diploma elinde kaim.
Bir diplomaya bak, birde adama,
Breh , breh , breeeeh!
Bir yanda koca bir diploma,
Öte yanda, boş bir kafa.
Üstelik kürsü de verilmiş beye.
Boş durmak olmaz ya
Hakkını vermeli bu yerin,
Haydi, aydınım çalıştır kafayı,
Milyarlar harcandı senin için,
Okullar bitirdin, mastır yaptın,
Ülkeler gezdin prof oldun,
Olmaz ki, böyle boş oturulmaz ki,
Davran aydınım, davran.
Çekti besmeleyi aydın, başladı işe,
Yazdı, çizdi, yırttı,
Yeniden yazdı olmadı.
Asistanlar, doçentler karıştı işe,
Emirler yağdırdı her tarafa.
Yapılsın, yapılmalı.
Ama ne yapılmalı?
Canım yapılmalı bir şeyler,
Böyle boş oturulmaz ki,
İyi de yapılacak ne kalmış?
Eskiler her şeyi yapmışlar,
Eee, biz boş mu oturalım yani?
Hiç olmazsa,....
Tamam! Dedi aydınım.
Buldum işte!
Toplansın herkes yanı başıma.
Dinlesin herkes can kulağı ile
Yapılanları değiştireceğiz.
Nasıl olacak demesin kimse,
Kiminin ismini, kimisinin cismini,
Birde beğenilmeyip çöpe atılanlar var,
Onları da alalım ele,
Bakarsın işe yarar bir şeyler vardır,
Olmazsa bile, geçer gider bir zaman,
Evet, bulmuştu aydınım,
Artık dünya kadar iş çıkmıştı,
Herkes çalışmalı, hem de ölesiye,
Çözmeli bu karışıklığı,
Ne demişler;
Boş durma boşa çalış,
Faydan olsun vatana.
Nice âşıkları, dağa düşürdün,
Nice garipleri, gurbet aşırdın,
Nice mazlumları, yolda şaşırdın,
Herkese bir yoldur, tutarsın Dünya.
Kimini düşürdün hallerden hale,
Kimini düşürdün, dillerden dile,
Kimine zevk oldun, kimine çile,
Herkese bir başka, yetersin Dünya.
Nice sultanları tahtan indirdin,
Niceleri gelmez yola gönderdin,
Nicesini dört kolluya bindirdin,
Eline geçeni, yutarsın Dünya.
Salim misafirdir, geldi gidecek,
Gün gelip her şeye, veda edecek,
Sanma bu saltanat, böyle sürecek,
Sen de bir gün olur, bitersin Dünya.
Sana derim sana, acemi âşık,
Arif meclisinde, söz süremezsin.
Bülbül olsan, has bahçede ötsen de,
Mürşid-i kâmile, yüz süremezsin.
Meydanı boş bulup, atıp tutsan da,
Girdiğin siperden dom dom atsan da,
Ortalığı toz dumana katsan da,
Sen bu bilgilerle, tez süremezsin.
Köpeksiz köy buldun, gezip duruyon,
Bumuşsun bir çiftlik, devran sürüyon,
Sanki başpehlivan, rakip arıyon,
Vurursam kündeyi, diz süremezsin.
Karıştırıyorsun dini, mezhebi,
Bilmiyorsun belli, ilmi edebi,
Güdemezken köyde, uyuz merkebi,
Ali’ye, Osman’a toz süremezsin.
Söylediğin sözler, kime ne faydan,
Biz gelmedik ne Merih’ten, ne Ay’dan,
Hepimiz İslam’ız, hep aynı soydan,
Bilmezsen bunları, iz süremezsin.
Salim ayrılığa kefen biçerken,
Birlik olup Hakk yolunu seçerken,
Aşkın şerbetini, tas tas içerken,
Bal kaymak şerbete, tuz süremezsin.
Kasım 1999
SÜLÜMAN
Kader misin, talih misin, sen bize?
Başımıza nerden geldin Sülüman?
Dededen mi, ebeden mi mirassın?
Bizi kimden, nasıl bildin Sülüman?
Sofulanıp Müslümanlık tasladın,
Nutuklara Kur’an ile başladın,
Feryat figan ettin, suçlar işledin,
Her suça bir kılıf, buldun Sülüman.
Bilmez misin sen çok ile azı?
Üç bine çıkardın, bir topal kazı,
Açtın yaraları, dinmiyor sızı,
Cepleri kırk yerden, deldin Sülüman.
Binler milyonlar da, az geldi sana,
Dost musun düşman mı bilmem ki bana,,
Dilenci olduk biz, cümle cihana
İtibar koymadın, sildin Sülüman.
Herkes yorgun iken, sen şaha kalktın,
Gelip gidip halka, bir kazık attın,
Sokaklar aşındı, ocaklar yıktın,
Gençleri sokağa, saldın Sülüman.
Kapandı millete, devlet kapısı,
Çatlıyor devletin temel yapısı,
Kalmadı ey gafil işin şakası,,
Milleti kamplara böldün Sülüman.
İncilerin çoktur, saymakla bitmez,
Dün dündür, bugün dünlere gitmez,
Ben verdim demeye, dağlarda yetmez,
Va mı ki izahı, verdin Sülüman?
Kovuldun sürüldün, yine de geldin,
Bu kadar yasağı, nasıl da deldin,
Salim de biliyor, sen işi bildin,
Bu formülü kimden aldın Sülüman?
Haziran 1998
GEÇTİ BOR’UN PAZARI
Güzelliğin, gençliğin
Pembe yanakların hani?
Her söze gülüp geçen,
Kiraz dudakların hani?
Kim dedi ki sana, gençliğini yak diye,
Geçti Bor’un pazarı, sür eşeği Niğde’ye.
Kara, kara gözlerin
Keman kaşların hani?
Omuzlarda salınan,
Siyah saçların hani?
Kim dedi ki sana, havalarda uç diye,
Geçti Bor’un pazarı, sür eşeği Niğde’ye.
Gülden nazik yumuşak,
Beyaz tenlerin hani?
Yanağında gül olan,
Nokta benlerin hani?
Kim dedi ki sana, el sözüne git diye,
Geçti Bor’un pazarı, sür eşeği Niğde’ye.
Edaların nazların,
Ahu bakışlar hani?
Peşinden koşanlara,
O kaş çatışlar hani?
Şimdi bunların hepsi, döndü birer iğdeye,
Geçti Bor’un pazarı, sür eşeği Niğde’ye.
Nisan 1977
SANA MI DÜŞTÜ
Bu milleti, bu ülkeyi,
Kurtarmak sana mı düştü?
Bu düzeni, idareyi,
Devşirmek sana mı düştü?
Çalışmayı bırakırsın,
Ona buna sataşırsın,
Eylemlere girişirsin,
Eylemcilik sana mı düştü?
Talebe mi, katil misin?
Dedektif mi, polis misin?
İcat bulan âlim misin?
Yenilikler sana mı düştü?
Kominist mi, Faşist misin?
Emperyalist, Marksist misin?
Sen kimsin, nerelisin,
Bölücülük sana mı düştü?
Talebeysen okusana,
İşçi isen çalışsana,
Ülke gidiyor buhrana,
Reklâmcılık sana mı düştü?
Bırakalım safsatayı,
Fethettiler yıldız ayı,
Salim neylersin gerçeği,
Alıp satmak sana mı düştü?
Haziran 1979
SOSYETİKLER
Yaşamaktan bi haberdir,
Sosyetenin sapıkları.
Müsrifliği lüks sayarlar,
Sosyetenin sapıkları.
Ekmek kaça sorsan bilmez,
Ufak tefekleri görmez,
Konken, kumar eve gelmez,
Sosyetenin sapıkları.
Etekler kalçada fora,
Lüks hayat olmuş moda,
Medeniyet diyor buna,
Sosyetenin sapıkları.
Fakir halkım kalmış naçar,
Sosyetikler ondan kaçar,
Babasıyla içki içer,
Sosyetenin sapıkları.
Hiç anlamaz yoğu varı,
Ne yaparsa odur kârı,
Yitirmişler namus ar’ı,
Sosyetenin sapıkları.
Olsun ister her dileği,
Acımaz olmuş yüreği,
Balkonunda süs köpeği,
Sosyetenin sapıkları.
Örf âdetim nerde kaldı,
Günümüzü moda sardı,
Başımıza bela oldu,
Sosyetenin sapıkları,
Salim, sözü kessek yeter,
Sosyetikler dünden beter,
Kızı ile göbek atar,
Sosyetenin sapıkları.
Mayıs 1977
ÇARESİZ DERT
Uyan ey arkadaş, aç gözlerini,
Neler oluyor bak şu âleme,
Yaşamak mı, ölmek mi istersin?
Şöyle bir yol bak haline.
Bak kardeşim, sıra sıra mağazalar
Neler var içeride işine yarayan?
Hele bir yol gir içeri, göz gezdir,
Mala bak, vitrindeki fiyata bak.
Yetmiyor değil mi cebindeki para?
Durma kaç buradan,
Adım adım ilerle, çık pazara,
Neler var, şöyle bak etrafa.
Bak kardeşim, bakmak serbest,
Sebzeye bak, meyveye bak
Üzüme bak, karpuza bak
Bir de üstündeki fiyatlara bak.
Ne yapmak istersin, elindeki file boş
Biber, patlıcan, domates, soğan
Hepsi yarış ediyor sanki
Fiyat üstüne fiyat, zam üstüne zam,
Ekmek de yok evde,
İş yok, para yok, ne yapacaksın,
Yol yok, yol gösteren yok
Bu derde çare bulan kimse yok.
Her gün gazetelerde sütun sütun yazılar
Zam, zam, zam....
Bu kelime balyoz gibi indi başlara
Yine kafalar düştü yerlere.
Derde bak, çareye bak
Bir de, şu donuk yüzlere bak.
Bak kardeşim, ne kadar baksan boş
Çekeceksin bu derdi ölene dek,
Herkese bir dert vermiş bu zalim felek.
Kasım 1977
CUMHURİYETİN ELLİNCİ YILI
Yirmi üçten, yetmiş üçe,
Geldi geçti, yarım asır.
Olamadık eller gibi,
Geldi geçti, yarım asır.
Fabrikalar kuramadan,
Zincirleri kıramadan,
Başımız dik duramadan,
Geldi geçti, yarım asır.
Zengin fakir ayırmadan,
Fukarayı kayırmadan,
Yetim öksüz doyurmadan,
Geldi geçti, yarım asır.
Cehaleti yenemedik,
İleriyi göremedik,
Sanayiyi kuramadık,
Geldi geçti, yarım asır.
Kavga niza, dövüş barış,
Uzamadık bir tek karış,
Bütün dünya etti yarış,
Geldi geçti, yarım asır.
Hep hayaller kura kura
Giremedik hiçbir tura
Kafamıza vura vura,
Geldi geçti, yarım asır.
Uzatma Salim bu sözü,
Kim kurtarır bilmem bizi,
Bekliyoruz şimdi yüzü,
Geldi geçti, yarım asır.
Ekim 1973
İZİDEYİZ İZİNDE
Kent kasaba köy şehirle
Atam senin izindeyiz.
Övüneceksin bizlerle
Atam senin izindeyiz.
İşçi memur esnafıyla
Fakir halkı tüccarıyla
Fakirliğin belasıyla
Atam senin izindeyiz.
Neler yaptık görsen bizler
Görmez oldu gören gözler
Çok söylenir laflar sözler
Atam senin izindeyiz.
Hep eskiyi ana ana
Minnettarız bizler sana
Bir şey yapmadık vatana
Atam senin izindeyiz.
Eller çıktı gitti Ay’a
Biz yollarda kaldık yaya
Tutamadık sağlam maya
Atam senin izindeyiz.
İzindeyiz izindeyiz
Artık şimdi izindeyiz
Çalışmayı bıraktık biz
Milletçe hep izindeyiz.
Kasım 1977
YAZIKLAR OLSUN
Biz, biz değiliz artık, çizgimizden ayrıldık,
Yitirdik değerleri, inançlardan sıyrıldık.
Ne inanç, ne ibadet, ne itikat kaldı,
Ne ahlak, ne fazilet, ne sadakat kaldı.
Unuttuk dinimizi, adımız kaldı İslam,
Ne kâfir olduk belli, ne de olduk Müslüman.
Kim ne yapıyor bu ülkede, kimse bilmiyor
Vatandaş dert küpünde, kimsecikler gülmüyor.
Adalet hak getire, hukuk da işlemiyor,
Yoksula acımak yok, düşkün de kışlamıyor.
.
Sorunlar dağlar gibi, yığıldıkça yığıldı,
Vatandaşım başıboş, sağa sola dağıldı
Bütün sistem tıkanmış, çalışmıyor kurumlar,
Eğitim yozlaştıkça, karışıyor yorumlar.
İnançlara karşı çıktık, ilmi de dışladık,
Yeni bir moda çıktı, öleni alkışladık.
Alkış da neyin nesi, anlam veremiyorum,
Ölen için sevinip, bayram edemiyorum.
Alkış, başarıya ödül için tutulurdu,
Merhum için ağlanır, dualar okunurdu.
Aydın geçinip hurafeye karşı çıkanlar,
Nasıl aydın oluyor, mezarda mum yakanlar.
Müslüman mahallesi, salyangoz satanlara,
Yazıklar olsun, meftaya alkış tutanlara!
Aralık 2000
Bu dünyadan göçenlerin
Vay haline, vay haline.
Zor işlerden kaçanların
Vay haline, vay haline.
Din imanı unutanın
Hak hukuku sapıtanın
Yanlışları tanıtanın,
Vay haline, vay haline.
Yalan şahit edenlerin
Kin husumet güdenlerin
Yanlış yolda gidenlerin,
Vay haline, vay haline.
Yetim malı yiyenlerin,
Yarı çıplak giyenlerin,
Buna moda diyenlerin,
Vay haline vay haline..
Karaborsa talancının,
Nifak sokan yalancının,
İhtiyaçsız dilencinin,
Vay haline, vay haline.
Salim derki, sevmeyenin,
Milletini övmeyenin,
Haksız işe sövmeyenin,
Vay haline vay haline.
USANDIK ARTIK
Çok dinledik meydanlarda yıllarca,
Biz bunları, göre göre usandık.
Gidip gelip başımızda bittiler,
“Oy” dediler vere vere usandık.
Seçim gelir vatan sathı yurt olur,
Memleketin sorunları dert olur,
Hepsi vatansever, hepsi mert olur,
Namertleri sora sora usandık.
Hak, adalet, huzur deyip gezeni,
Zenginle kol kola, halkı ezeni,
Kötü idareyi, bozuk düzeni,
Yerden yere vura vura usandık.
Meydanlarda alkışladık gittiler,
Vardılar meclise sanki yittiler,
Bakın hele şu bizlere n’ettiler,
Sinirleri gere gere usandık.
Millet vaatlerle avunur durur,
Partiler kendini savunur durur,
Listeye girmeyen dövünür durur,
Küskünleri yere yere usandık.
Kimse yenilgiyi kabul etmiyor,
Baraja takılan bile gitmiyor,
Salim bu ülkede dertler bitmiyor,
Sorunları öre öre usandık.
Aralık 1991
KALMAMIŞ
Şehrin pazarında dolandım durdum,
Gezenler çok amma, alan kalmamış.
Kime bir dokunsam, bin ah duyarım,
Hayatından memnun, olan kalmamış.
Akaryakıt zamda çekiyor başı,
Zamlandı milletin ekmeği aşı,
Bozuldu düzenler şaşkındır kişi,
Herkeste bir dert ki, gülen kalmamış.
Alayım dedim şöyle birkaç bir şey,
Para mı yeter buna, hey babam hey,
Fiyatlar dizilmiş, yükselmiş boy boy,
Zamlara bir çare, bulan kalmamış.
Geçim zora girdi, yetişmez para,
İşçisi memuru, hep düştü dara,
Siyasiler işi soktular zora,
Artık söylenecek yalan kalmamış.
*Santim, para derken kuruş da gitti
Kadın, para, su sesi, şıkırtı bitti,
Sıfırlar çoğaldı, değerler yitti,
Artık yüzlükleri bilen kalmamış.
Enflasyon belası oldu bir illet,
İflasa gidiyor koskoca devlet,
Bu iş bilmezlerden çok çekti millet,
Şu makûs talihi silen kalmamış.
Ucuz düşlemesin, kimse düşünde,
Zamlar gelecektir, peşi peşinde,
Salim ne söylesin, bunlar dışında,
Ekmeği dostuna, bölen kalmamış.
Haziran 1985
ALLAH KORUSUN
Ağlanacak hale güleriz bizler,
Bu yüce milleti Allah korusun.
Her türlü rezalet, aldı yürüdü,
Bu yüce milleti Allah korusun.
Ne kanun, ne yasa, ne hukuk işler,
Devleti soyuyor, egemen güçler,
Oynamış yerinden, değerler taşlar,
Bu yüce milleti Allah korusun
Ahlak maneviyat, izan kalmamış,
Ölçüde, tartıda, mizan kalmamış,
Ailede bile, düzen kalmamış,
Bu yüce milleti Allah korusun.
Değerler değişti, yargı değişti,
Anlayış, felsefe, yergi değişti,
Örf, adet, anane, görgü değişti,
Bu yüce milleti Allah korusun.
Ne kural, ne kral, ne düzen vardır,
Yapanın yaptığı, yanına kardır,
Salim, bu gidişin sonu hüsrandır,
Bu yüce milleti Allah korusun.
Ağustos 2000
EHİL EHLİ
Yıllardır ararım boşu boşuna,
Çıkmadı karşıma, bir ehil ehli.
Ne uzmanlar gördüm, uzamış gider,
Çıkmadı karşıma, bir ehil ehli.
Siyasi kadrolar, sarmış her yanı,
İşgal eylemişler, mevki makamı,
İş bilmezler ama keser ahkâmı,
Çıkmadı karşıma, bir ehil ehli.
Ayaklar baş olmuş, başlarda ayak,
Dürüst çalışanlar, hep yemiş dayak,
Arsıza soysuza geçilmiş kıyak,
Çıkmadı karşıma bir ehil ehli.
Ekim 1978
* Santim: Her hangi bir birimin yüzde biri. Metre santimi, kuruş santimi