Lider Olmak
Lider olmak herkesten farklı olmayı gerektirir. Liderlik doğuştan olur, çalışmakla elde edilmez Birilerine özenerek liderliğe soyunanın akıbeti boğaya imrenen kurbağanın akıbetine benzer.
Hikâye şu; Dere kenarında güneşleyen kurbağa, su içmeye gelen boğayı görünce ona imrenmiş. Ben de onun gibi olayım diye kendini şişirmiş şişirmiş en sonunda balon gibi güüüm diye patlayıvermiş.
Türk siyaset sahnesinde niceleri lider olmak hevesiyle bulunduğu partilerden koparak liderliğe soyundular. Bunlardan birçoğu umduğunu bulamadığı gibi kendisi bile kendisinin kim olduğunu anlayamadan siyaset sahnesinden silinip gittiler. Bunlardan bazıları da etrafındaki üç beş yağdanlıkla kendini oyalayarak sözüm ona siyaset yapıyorlar.
Liderlik hevesiyle yanıp tutuşanlardan biri de Erkan Mumcu idi. Ben de anlı şanlı bir lider olacağım derken boğaya özenen kurbağa misali patlayıverdi. Liderlik her kişinin harcı değil. Liderin kendine özgü bir çizgisi, bir duruşu olmalı. Liderlerin mutlaka akıl hocaları olmalı ama birikimi kendinden olmalı. Yoksa taşıma suyla değirmen dönmüyor..
Mumcu’ya akıl hocalığı yapan kişi onu o kadar şişirdi ki, hazret kendisini kameraları karşısında gördükçe nerede nasıl konuşması gerektiğini bilemedi. Sabah başka, akşam başka konuşmaya başladı. Kendinin bir birikimi, bir çizgisi olmadığı için rüzgâr ne taraftan estiyse o tarafa yelken açtı. Aşırı solcuların bile bu Baykal’la bir yere varılmaz dedikleri Deniz Baykal’ın dümen suyuna girerek ülkeyi içinden çıkılmaz bir buhranın içine soktu. O da yetmedi, akıl hocasının talimatıyla İki partiyi birleştirip iktidar oluyoruz havasıyla kameralar karşında acayip pozlar vermeye başladı. Sonuç hüsran üstüne hüsran.
Şimdi Mumcu’ya düşen görev tasını tarağını toplayıp siyaset sahnesinden çekilmek. Fakat çekilmez. Niye çekilsin ki, örnekler önünde duruyor. Deniz Baykal, Devlet Bahçeli ( şimdi bu kervana Mesut Yılmaz da katılıyor) ülke adına hiçbir çözüm üretmeyip, sadece felaket telalığı yaparak partilerini meclisin dışında bıraktıkları halde hiçbir şey olmamış gibi siyasete devam ediyorlar. Bu siyasetçiler ve onların fanatik yandaşları iktidarı ellerine geçirmek uğruna ülkeyi savaşa sokmaktan tutunda, isyanlar çıkartarak devleti parçalamaya varıncaya kadar her şeyi göze almış durumdalar.
Bizim Anadolu insanımızın sözünü eri insanlar için sıkça söyledikleri bir lafı vardır; ERKEK ADAM, bazen bu lafı sözünün eri kadınlarımız için de söylerler ERKEK KARI. Bizim siyasilerde ERKEK ADAM pek çıkmadı ama ERKEK KARI çıktı. Tansu Çiller “yenildim” dedi, çekti gitti. Helal olsun ERKEK KARDINMIŞ dedik.
İnsanlarımızın birçoğunun hala gönlünde taht kurmuş partileri var. İstemeyerek de olsa o partiye oy vermeyi boynuna borç bilmişler. ”Bunlarla bir yere varılmaz ama ne yaparsın ki desteklemeye mecburuz.” Dediklerine çok şahit oldum.
Bir arkadaşım, “Türkiye’de yıllardır veraset ilamı eksik çıkarılıyor.” Dedi. Nasıl derseniz diye devam etti:” Baba ölünce nesi kalmış hepsine bakılıyor. Evi, bağı bahçesi, tarlaları vs. çocukları tarafından bölüşülüyor. Peki, veraset ilamında hani bu babanın partisi? Diyelim ki baba CHP li. partisinin de ilamda yeri olmalı değil mi?”Mademki babalarının her şeyini bölüşüyorlar, partisini de bölüşsünler.
Ben yetmişten beri oy kullanıyorum benim bu güne kadar hiçbir partim olmadı. Uç partiler hariç yeri geldi sağa, yeri geldi sola oy verdim. Benim oy verdiğim partiler hep meclisteydi. Ya iktidar ya da muhalefette beni temsil ettiler. Meclis aritmetiğini yüzde olarak hesaplayanlar, sayılardan medet ummak yerine meclise girebilecek partilere oy verirlerse kendisini mecliste temsil eden bir partisi olur. Sandık başına gitmeyip, ya da %1–2 oy alacağı bile şüpheli partiye oy verirsen tabiî ki mecliste temsilcin olmaz. Bırakalım artık şu kör inadı ülkeyi yönetecek bir partiye oy verelim.
Yıllardır ilk defa tek partili bir iktidarla istikrarı yakaladık. Bu istikrarı kaybetmemek için yine tek partili bir hükümetin iş başında olması şart. Kırk yamalı hükümetlerin ülkemizi ne hale getirdiklerini, ne kadar sık hükümet değiştirdiğimizi, ne kadar sık erken seçime giderek milyarları çöpe attığımızı hep beraber gördük. Artık akıllı olalım. Bu seçimin ülkemize ve milletimize hayırlı olması dileklerimle… 1991 yılında yazmış olduğum bir şiirimden bir dörtlükle o günleri anlatmaya çalışmıştım.
Çok dinledik meydanlarda yıllarca,
Biz bunları göre göre usandık,
Gelip gidip başımızda bittiler,
“Oy” dediler vere vere usandık
SALİM DEMİR